Bir Çift Siyah Eldiven
Deniz Durukan

"Eskimek güzel şey mi yıllanmış şarap gibi"diyor İlhan İrem Yıllanmış Şarap adlı şarkısında. Ona eskimeyi yakıştıramıyorum. Ama olgunlaşmak; özellikle de sanatçıysan, üretiminin en üst noktasında olduğunu gösterir. Tıpkı denizlerin okyanusa kavuşması, gecenin en karanlık saatinde bir yıldızın sana göz kırpması, "her tekrarda azalan yaşamın günlerinde" insanın kendine daha çok şans tanıması gibidir. İlle de eskimek diyeceksek buna, bu anlamda eskimek de güzeldir. Eğer müzisyense, bir de İlhan İrem'se o kişi, sesi bir kadife kadar pürüzsüz ya da ipek bir şalın rüzgarda havalanması kadar yumuşaksa, bir o kadar da hüzünlüyse eğer; ruhumuz her türlü ziyafete açıktır artık. Şimdilerde çıkardığı, "Best Of İlhan İrem" serisinin dördüncüsü olan Bir Meleğe Aşık Oldum adlı albüm, onun otuz yıllık çalışmalarından kesitler sunuyor bize. İlhan İrem, ilk günlerden bu yana müzikal yolculuğunda amatör ruhu hiç kaybetmemiş, ama olgunlaşmayı da en başından yaşamış ender birkaç müzisyenden biri. Bazılarının bir türlü anlayamadığı "İlhan İrem tutkusu", biraz bu özelliğinden, biraz da herkesin yaralarına dokunacak şarkılar yapmasından kaynaklanıyor.

İlhan İrem'in yorumunda hüzünle yoğurulan sessiz bir coşku hakim. Bu sadece yorumuna değil, müziğine de yansıyor. Özelikle piyano ya da piyano çıkışlı klavyelerle çalınan şarkılar, mesela Yalnızlık Konçertosu 1 ve 2, Bulutsu, Buz Sarayları... içerdikleri senfonik esintiyle, dar bir patikada inceden inceye kıvrılan bir suyun akıp gitmesi gibi bir tat bırakıyor ruhumuzda. O suyun akışındaki incelik, zarafet, İrem'in içindeki şiirle, resimle birleşiyor. Özellikle Buz Sarayları adlı enstrümantal parça insanı can evinden vuruyor. Bu parça tomurcukların patlaması, bahar, coşku, aşk, sonra dinginlik, huzur, hüzün, uçma... gibi. Yani kendi ellerimizle kurduğumuz buzdan sarayların ardındaki sıcaklığın ortaya çıkması, toprağın altındaki çiçeğin filiz vermesi gibi bir şey.

Bütün bunlar elbette İrem'in içinde bitip tükenmek bilmeyen bir sevgi pınarının, sevgi kaynağının yer almasıyla ilgili. O müzik hayatının ilk günlerinden beri şarkılarında kardeşlik, dostluk, birlik, aşk gibi sıcak duygulara hep yer verdi. Seksenli yıllarda yaşadığı değişim, aslında şarkılarının içerdiği felsefeye çok da aykırı değildi. Aksine, şarkılarının temelinde var olan sevgi teması, kat be kat artarak devam etti. Değişimi müzikal anlamdaydı. Özellikle Pencere adlı albümle ilk kez senfonik bir anlatıma yöneldi, daha derin, daha simgesel, çok boyutlu bir pencereyi araladı. Lirikleri ise -kimilerine karmaşık gibi görünse bile- daha gösterişli, daha şiirsel, hatta bir anlamda şifreliydi. İlhan İrem dinleyicilerine işte bu şifreler aracılığıyla ip uçları verdi, bir yandan da algı kapılarının sonsuzluğunu açtı.

Bir Meleğe Aşık Oldum adlı albüm bütün bu değişimi çok daha yumuşak ve sıcak bir geçişle anlatan önemli bir çalışma. Albümde yer alan Birleşsin Bütün Eller, Bazen Neşe Bazen Keder, Sevgi Yetmez, Aşk Değil Nefret Değil, Hasretim Sana... gibi şarkılar İlhan İrem'in ilk dönem çalışmalarının en güzel örneklerinden.

Kısacası İlhan İrem bu çalışmayla, Bir Çift Siyah Eldivenin yüzümüze çarpmasının yarattığı patlamaları sunuyor dinleyene