YAZI ODASI
Selim İleri
Cumhuriyet - 9 Temmuz 2004 


"Işık ve Sevgiyle 30 Yıl"

İlhan İrem, Deniz Durukan'ın kitabı İyiler Siyah Giyer'de (Everest Yayınları) şöyle diyor:
"Şamanların büyü ayinlerindeki gibi 
Ruhumun ve bedenimin sesini dinliyor 
Ve öyle yaşıyorum. " 

İlhan İrem'in eseri için hep yazmak istedim. Yalnız eseri için değil. Gerçekten üzerinde durulmaya 
değer tutumu ve tercihi için de. 

Durukan, sanatçının "Koridor"unu yorumlarken günün yükselen değerlerine karşı çıkışı da söze 
döküyor:
"Koridor bir anlamda medyadan ve dış dünyadan uzaklaşma sürecini de beraberinde getirdi. Onun bu 
tavrı aslında seksen sonrası yaşanan apolitikleşmeye, yeni dünya düzeninde insanların giderek 
bireyselleşmesine, sevgi ve umut gibi kavramların içinin boşaltılmasma bir tepkiydi. 

"Belki 'bireyselleşme' değil de, 'bireycileşme'...

İlhan İrem aslında sessiz manifestonun müzik adamı oldu. Gazetelerde, dergilerde, televizyon 
kanallarının dedikodu programlarında ona rastlamıyordunuz. Daha doğrusu, İlhan İrem'e hiçbir yerde 
rastlamıyordunuz.

Bir tür kendi kendini unutturma eylemi, diyordum. Yanıldığımı çok geçmeden anladım. Çünkü İlhan 
İrem, kendi köşesinde, her türlü şöhret ihtirasından uzak, birbirinden değerli eserler vermeye devam 
etti...

Bana da imzalamak inceliğinde bulunduğu bir albüm, "Işık ve Sevgiyle 30 Yıl". Otuz yıl geçmiş demek: 
O yılların ünlü şarkısı "Boş Ver Arkadaş"la başlıyor.

Otuz yıl öncesine dönmeye çalıştığımda, kendimle, yaşamımla ilintili anılar pek ışımadı.
1970'Ierin dünyasında, yazma çabası içinde, politik çalkantılara göğüs germeye çalışan, otuzlarına 
yaklaşan bir insandım.
Ama "Boş Ver Arkadaş", "Yazık Oldu Yarınlara", "Anlasana" gibi şarkıları dinlemek çok hoşuma gitti. 
Otuz yıl öncesini, İlhan İrem'in emeğinde, olduğundan daha güzel gördüm.

Bu şarkılarda İrem'in iyiye, güzele, duyarlıya özlemi hiç dinmemiş. O günden günümüze hangi rotada 
yol alacağını, besbelli, daha en baştan biliyormuş.

Bu şarkılar çok sevilmiş eserlerdi. Yanlış hatırlamıyorsam, "Boş Ver Arkadaş" Zeki Ökten'in 
yönettiği bir filmin adı oldu.
İlhan İrem konserlere çıkıyor, kitlelerce benimseniyor, seviliyor; dergilerde sık sık röportajları 
çıkıyor, posterleri basılıyor, sanatçı 'medyatik' bir odak halini alıyordu.

İlhan İrem bu çizgide ısrar etmedi. Israr etmek şöyle dursun; kendini ve müziğini bile isteye geri 
çekti. Herkesin, ne pahasına olursa olsun, 'yükselme' peşinde koştuğu yıllarda İlhan İrem, sözcüğün 
tam anlamıyla 'kayboldu'.


Eseri kadar, tutumu da beni çok etkiledi. Öylesine popüler bir çizgiyi ansızın sona erdirmek hayli 
güç olsa gerek. İlhan İrem sona erdirdi.

Sessiz manifesto dediğim bu işte. Süregelen kofluğun, yalınkatlığın, bayağılıkların, çöküşlerin, 
maskaralıkların dışında kalmak!

Albümdeki şarkılardan "Ben Değilim"i ürpererek dinledim. Aslında bu şarkıyı sık sık dinlerim. 
Üzülmek, o üzüntüden tuhaf mutluluklar duymak için. "Ben Değilim" eşsiz bir şarkıdır.
Sözleri, acı bir romanın söyleyebileceği her şeyi söylüyor.

Dört yıl kadar önce, Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak'ı yazarken, "Ben Değilim"i üst üste çalardım. 
Körelmeye yüz tutan duygular, duyuşlar ayaklanırdı...

"...Dokunmaın bu akşam, gözyaşıyla doluyum..." Kim bakmak ister o fotoğraflara! Benmişim yanındaki, 
gülümsüyormuşum...

İçimden yakıp yıkmak hiçbir zaman gelmedi.
Sadece fotoğraflar...

Öneriler:
Kitap / Açık Deniz Kıyısmda, August Strindberg, Behçet Necatigil'in çevirisi, Varlık Yayınlan, 1972. 
(Eşsiz bir çeviriden bu harikulade romanın yeni basımı yapıldı mı?)