BASUBADELMEVT

Rimbaud ölürken Kelime- i Şahadet getirmiş
Serap kumlarında çöllerin,
Işıldayan kainat yüzleri görmüştür.
Bir saniyede, kuralların ötesinde bir Kuran'la  yıkanmıştır
ruhu.
Evrensel bir avarelikle geçmiştir hayatı.
- Ne güzel ! -
Ya da, uçuş zamanlarıyla tavlayıp okuyucusunu
Rengini patronların belirlediği bir şaraptan,
Artan dozlarla...
Biri yokoluşun ( ! )  korkulu duvarlarının dibinde
büzüşmek.
Öteki, ışıklı kapıların ardında ayrışmak ölüme.
"O son noktanın öncesinde"
İki besmeleden birini çekmiş Rimbaud.

Havai fişeklerle kavga edenlerin minare hoparlörlerinden,
Caiz sayanların tecavüzü,
Özgürlük avcılığıyla hayatlarını tüketmiş kutsal ölülere.
Kırmızı elli karanlıkların
Ezberledikleri sure sayısınca hafifleyeceği bir boşluğa
yuvarlanıyoruz.

Sonra...
Onları hayali hava otobüslerine bindirip,
Dünyanın damına indireceğiz paraşütlerle...

Tüp geçitlerden tüp bebekler doğacak.
Göğüslerine kazınmış Allahın adıyla ağlayacaklar,
Sütlerinden zerrelerine yayılmış tanrıyı hissederek.

Gümüşi kanatlı bir kuş iner sahile
Su içer...
Uyuyan güzelin yıldızını, ortancalarını gagalar bir zaman.
Uçar gider.


Düş tarlalarında süzülür,
Kırık kafeslerden peydahlanan
Özgürlük kuşları gördüğünü anlatır

Yırtılır kara çarşaflar,
Titreşen vücutlar kalır tanrı huzurunda.
"Çırılçıplak kullarımdan oluncaya kadar
Defalarca örtün çirkinliklerinizi,
Gidin, giyinin !"

"Güzelleşme" çağrısını almıştır alanlar.
Güzelleşirler.

"Basubadelmevt" kapılarından geçtik
Çırılçıplağız.
Kainat gülümsüyor ışık ve sevgiyle.
Sonsuza yayılan ibadetlere bedel tefekkür.

Teşekkür.
Heyecanlı hissedişlerin gecelerindeki
Huzur labirentleri için.
Kükreyip çarptığım kayalıklarının bir kılcal damarında
Sonsuzluğunla ışıldayan yüreğim için.
Çamurlu çağlarda, kayda değmez bir dünya penceresinden
Köprünün öte yanını,
Kızılderili ayinlerinde göz kırpan morumsu koridorları
buldum.

İyot gibi açıkta kalan dünya,
Eterik sevgiler...
Merhaba !
En ağır adımlarla ilerliyorsunuz
En derin orgazmlara.

Krizalit Kristalin...
Hatırı sayılır bir boşluğun şifresi.


Sevdalı ayak sesleriniz duyulacak depremlerin ardından.
"Yeraltından Fısıltılar"
Gönüllü ölü olan kurtarıcıların
Gönülsüzce uzanan ellerine sarılıp,
"Hayat" dileneceksiniz gülüşerek.
Kiminiz kiraz, kiminiz şeftali, kiminiz muz olacak.
Ağızlarına boşalacaksınız  -konsantre bekleyişler sonrası-
Şehvetli dudakların.

Bir lezzet, hiç yaşamadığınız.
Yokolurken varolacaksınız.

Hiçliğin koridorları hiçbirşeye götürecek sizi.
Hiçbiryere !

Güneşle kararmış kulaçlarımla
Yakamoz deryalarında
Sana geliyorum.

Uyandığımda kıpırdaştı çiçekler,
Maviliğin gülümsediğini gördüm.
Ayın ondördü, yün saçlı kalem bebeği.

Birkaç gezegenden hayat sinyalleri aldım aynı anda.

 

"Seni Seviyorum" derken,
Senden ötelere yıldızlar yağıyor.
Sonsuzluğun çağlayanları yıkıyor algının barajlarını
Bir damlayla buluşuyorum,
Konuşuyorum sevda üstüne.
Sevişiyoruz...
Heryerdeyiz.
Ve bizden başka hiçkimse uğulduyor gürültülerle.


Hiç, hiç hissetmediğimiz renklerle
Güzellikler seriyor çöllerimize.
Ömürlük yolculuklar sonrasında
Huzurla kapanan kanatların beklentisinde
Gülümsüyor "Hiç"

Tanışıyor muyuz ?
Hiç sarhoş kafa vedalaştı mı benimle ?
Sabahakarşı haberleşmelerinde şiirlerimi dinledi mi hiç ?
Yuvarlandı mı bir keman kreşendosuyla dumanlara ?
Sevdiğine sonsuz anlamlar sunmak için fikrimi sordu mu ?

Onu anlatıp yalan-yanlış,
Suretlerine paye çıkartanları duymuyor mu ?

Sahte vuslatları kutsallaştıran
Plastik peygamberleri görmüyor mu ?
Aşıklar ordusu karşısında
Anlamsız bir zafer kazandığını anlamıyor mu ?

Herşeyi hissedişin sırrını ele vermiyor hiçbirşey.
Sonsuz güzelliklerinde yaşayanların emrine amade,
Salınıyor hiçliklerde.

"Ötesi" dediğimiz,
"Ötesini hiç düşünmüyor" dediğimiz ;
Kıvrılıp uyuması kainatın gül yapraklarında, huzurla.

O, uyuyor, gülümsüyor...
Yayılıyor anlamlara, inanılmaz renklerle yoğunlaşarak.
Karanlıklara saplandığından helak olacak sevgiler,
Hiç rüzgarlarıyla, yarınlara yapışan aşklarımız.
Katastrof / Delirium
Kıyamet / hezeyanlar
Beklenmedik sevdalara garkolan,
İstemdışı yolculuğumuz.


Bahane duvarlarının kıyısında,
Senin çırpıntılarınla örülür kader.
Tuğlalar, kuşu uçmuş kafesler çizersin gökyüzüne.
Birileri, yüzde yüz emin olmasa da kıvrımlarından,
Önceden düşlüyorlar çizeceğin resmi / bilmeden.

Denize batır, mavi...
Güneşe uzat, yak yarınları.
Benimle hiçbilinmedik saraylarda buluş.
Tanrıları şaşırtalım !
O gümüşi düş kuşları
Evcilleşsinler yüreğimizde.
Uçuşsunlar, dönmesinler.
Haklı olsun Rimbaud.
Varsın kuşlar dönmesin geri,
Hiç yaşamadığımız keyiflerle kanatlanalım
Herşeyi kaplayan hiç perdesinin şeffaf gölgelerinde
Dansedelim.

Sonsuz... Tanrısal bir senfoniye sırlarını sermiş zaman,
Burası İrem Bağı.


 

dizin