Zamansız ve Mekansız Bir Derviş / Murat Beşer
Milliyet / 04 Haziran 2006

Işığı ve sevgiyi buluşturan mekansız derviş, zamansız bir ermiş İlhan İrem. Işık ve sevgiyle; din kitaplarını anımsatan bu temenni, sanatındaki duygusal ekolün damıtılarak ifade edildiği iki sözcük. "Bu cümledeki ısrarınızdan yorulmadınız mı?" diyenlere "Dünya karanlık ve nefretten vazgeçti mi?" diye karşılık veren, kutsal kitaptan yapılan alıntılar kadar cinaslı bir feylesof. Zamana uyum sağlamak adına, düşündüklerinden hiç taviz vermedi bu kadife sesli duygusal romantik. Elinde piyasaya tahvil edeceği kağıtlar bulunmasına rağmen, buna tenezzül etmeyen bir gönül adamı olmayı yeğledi. Plak şirketleri yönlendiremedi onu. Menajeri, organizatörü, yapımcısı olmadı onu takdim eden.

Neresinden bakarsanız bakın, biricik sıfatını sonuna kadar hak eden İrem, Türk popunun en kritik dönemeçlerine yazıldı; köşeleri dönerken nice çınarlar devrildi ama kader değişmedi. Kaderini elinde tutuyordu aslında o semavi davranış kalıbıyla. Yükselmek için her şeyin feda edildiği ortamda sırra kadem bastı sonra. İhtirastan uzak tavır en az şarkıları kadar etkiler insanları. Gözlerden ırak münzevi yaşantısı, dünyevi değerleri hiçe sayan özgün bir varsıllıktı onun için.

70'lerin rock'çılarından; ilk uzun saçlı, güneş gözlüklü ve küpeli figürlerinden biriydi. 80'lerde Yeşiller Partisi'nin kurulmasını desteklemiş; arabeskin kral olduğu zamanlarda bir milim oynatmamıştı duruşunu. İlk dönemi saf yürek duygusal parçalardan oluşurken, poptan senfonik rock'a uzanan gizemli yolculuğunda, özellikle son dönemeçte kolay tüketilemeyen şarkılar yazdı; "Kung Fu" dizisinin çekirgesi kadar derin, onun kadar manidar ve içli.


Gündelik olamayan ama kalıcı şarkılar

İrem'in şarkıları halen öte dünyayı ve ruh zenginliğini teklif ediyor bize, maddi dünyanın malına mülküne karşı. İçsel bir yaşamın sunulduğu yeni albümü "Cennet İlahileri", tıpkı kendisi gibi yapaylıktan uzak. İçeriği dans ettirecek ya da eğlendirecek mahiyette değil. "Bedevi çöllerine sürüklenen", "ötenaziyi seçmiş bir topluma" karşı yazılmış, bilinen anlamda aşkın ötesinde, gündelik olamayan kalıcı şarkılar var içinde.

Albüme adını veren açılış parçası tam bir ilahi. "Bile Bile Bilmezcesine", Melih Kibar'ın daha önce yayınlanmamış bestesi.
İnsan onurunda, sanatçı derinliğinde inat etmeyi sürdürüyor İrem. İyi de yapıyor; sonuçta örneği az ama insanlığın ihtiyacı olan müzisyen tiplerinden birini yaratıyor fani vücudunda. Dünyasını, namuslu küçük burjuva değerler bütünü etrafında döndürüyor.

Sırça Köşk'ten ahaliye söylenmiş şarkılar olarak görmeyelim sanatını. Karısı Hansu'nun kaleme aldığı satırları kuyumcu gibi işleyen, ortaya çıkan şarkıların etrafında semazen gibi dönen biri o. Belki de en doğrusu bu şarkılarla telepati kurmak. Kesinlikle kusursuz derecede şiirsel ve atmosferikler. Dini hikaye ile mitolojik masal arasındalar. Bu dünyaya ait olmadığı ise kesin.
Bu yazıyı tamamlamayalım; "Tamamlanınca her şey, eksik kalıyor".