İlhan İrem'le Otuz Yıl
Deniz Durukan
Hayvan Dergisi / Eylül 2004

Sessiz çoğunlukların, başka bir deyişle kitlelerin sessizliği arasında yaşıyoruz. Hiçbirimiz bir diğerinden daha mutlu veya daha kederli değiliz. "İçimde bir umut var, yeniden seveceksin" demek geliyor içimden, ama havadaki miskinlikten midir, mevsimin getirdiği boğucu sıcaklıktan mıdır nedir bir keyifsizlik söz konusu. Aslına bakarsanız hava falan değil sorun, çok uzun zamandır nedensiz bir sıkıntının, keyifsizliğin izlerini sürüyoruz. Herkes biraz sıkışmış, herkes biraz terk edilmiş gibi. "Hayır bu ben değilim... nasıl da gülmüşüm şu resimlerdeki gibi." İlhan İrem'in şarkısı her an yakalayabiliyor insanı. Değişimin, Hele de görüntünün galibiyeti altında ezildiğimiz bu çağda hepimiz gösteri toplumunun birer fertleriyiz. Öyle ki, aynı ipte oynuyoruz, aynı gösterinin birer parçasıyız sanki. Guy Debord'un deyimiyle hem seyirci, hem de oyuncuyuz. Heyecanımız bitmiş, her şeyi tüketmişiz çoktan. Öyle çok gözetlendik ve açığa vurduk ki kendimizi, sokaktan geçen herhangi bir insanın bile her şeyini öğrenir duruma geldik. Evimizde otururken, hiç beklemediğimiz bir anda hepimiz bir gün ünlü olabiliriz modunu yaşıyoruz. Oluyoruz da! Televizyona çıkmak, bir ev kadını, ya da bir tornacı için artık hiç zor değil. El sallayarak, otuz iki dişimizi göstererek biraz utangaç, biraz da gururlu bir şekilde çeşitli yarışma programlarından, kamera şakalarına kadar her tür programda boy gösterebiliriz artık. Hele şarkıcı olmak daha da kolay. Gün geçmiyor ki televizyonda Türkiye'nin yıldızı diye tanıtılan genç bir sesle karşılaşmayalım. Hangisi gerçek yıldız; o da muamma.

Herkesin şöhret damarı bu kadar patlamışken, gerçek sesler de bir bir geriye çekiliyor. Pop müzik içersinde yer alıp da görüntüye esir olmayan kaç kişi var aramızda? Aklıma gelen belki de tek isim İlhan İrem! Yıllardır inatla, klip çekmeden, konser vermeden, televizyona çıkmadan, kimseyle yüz yüze röportaj yapmadan salt sesiyle, müziğiyle ayakta duran biri o. Hepimiz, ben de dahil olmak üzere yüz yüze bir röportajın hayalini kuruyor, ilk konuşan olmanın gururunu yaşamak istiyoruz. İçimizde elbette, -bilmediğimiz bir İlhan İrem'i yakalamanın, röntgenlemenin hırsını da taşıyoruz. Oysa o şarkısında "konuşmaya gücüm yok, gözlerimden anla" diyor. Elbette bu aşk için söylenmiş bir söz, ama ne fark eder! Biz her şeyi bildiğimiz sanısına kapılırken, o hepimizden daha fazla şeyi görüyor ve izliyor. Anlıyor içimizdeki kıyameti. Gözlerimiz dönmüşcesine kapıldığımız hırsı ve açlığı. Şarkılarıyla terbiye ediyor bizi! Masallardaki sürgünlüğümüzü, yalan yanlış aynalardaki görüntümüzü bize gösteriyor.

Üstelik de hiç reklama girmeden, her albümün ardından kendinden söz ettiriyor. Kimseye prim vermiyor ve yenilmiyor. Hem de otuz yıl hepimizle aynı yastığa baş koyarak...