HERKES
KENDİ MATEMİNİ TUTAR
Deniz Durukan /Cumhuriyet (2 Temmuz 2006)
Aşk ve ölüm... İkisi de
birbirine çok uzak değil. Aşk bir nevi ölüm. Tutku, ölümcül bir hastalık. Aşk
iyi bir başlangıç olduğu kadar, sonu da olabilir insanın. Nasıl yaşadığınıza
bağlı. Ölüm de aldığımız nefesin iade edilmesi, bir son insanoğlu için ya da
başka bir başlangıç.
İnancınız korkunuzu bastırıyorsa ölümü bir düğün gibi de karşılayabilirsiniz;
mutlu bir yolculuk. Buna gerçekliği kabul etmek de diyebiliriz. İlhan İrem'in
yeni çıkan albümü "Cennet İlahileri", işte bütün bu duyguları çağrıştırıyor;
ölümü, hüznü, teslimiyeti, aşkı ifade ediyor. Aynı konsept, albümün kapak ve iç
tasarımında da hissediliyor. Şarkılarda ise bir hüsran, matem melodisi var. Bir
nevi ağıt! Gerçi İlhan İrem, özellikle 1994 yılında yayımladığı "Koridor"
albümünde ve sonrasında yayımladığı çalışmaların büyük çoğunluğunda o ağıt
duygusunu inceden inceye hep hissettirmişti dinleyicisine. O nedenle bu duyguya,
söyleme çok yabancılık çekmiyoruz. Ancak "Cennet İlahileri"nde sanki büyük bir
acı var ve o acının büyük bir metanetle, gururla karşılanması söz konusu. Ve bu
duygu İlhan İrem'in kadife sesinde ilahiye, aşka dönüşüyor.
BİR İÇ DÖKÜŞ ÇALIŞMASI...
1973 yılında Birleşsin Bütün Eller / Bazen Neşe Bazen Keder adlı 45'liği ile
henüz on yedisindeyken dinleyici karşısına çıkan İlhan İrem, otuz üç yıl
içerisinde çok sayıda albüm yayımladı ve değişim geçirdi. Kafka'nın Dönüşüm adlı
kitabındaki Gregor Samsa gibi değil elbette geçirdiği değişim. Ancak temelindeki
"içe kapanmaya benzer" tavır aynı.
Eşitsizliğe, duygusuzluğa, aç gözlülüğe, var olan sisteme karşı bir duruş.
Reddediş. Bir duvar. Ancak duvarı tuğlayla değil, sevgiyle örülmüş İrem'in.
O sevginin içerisinde hayat arkadaşı Hansu İrem önemli bir rol oynuyor. İlhan
İrem'in birçok albümünde imzasına rastladığınız Hansu İrem, bu albüme ise tam
destek vermiş. Bile Bile... Bilmezcesine dışındaki tüm şarkıların sözlerinde
imzası var. Müzik ekip işi. Hayatı sırtlanmak ya da beraberliği sürdürmek de
öyle.
Hayattaki birlikteliklerini müziğe taşıyan çok fazla çift yok. Daha önce Vega
grubu için söylediğim söz onlar için de geçerli; İki kişi olmak çok şey
demektir. Kazanımdır. Doğru insanı bulursanız eğer...
Müzikte inandığını yapmak, en azından yaptığın işte alternatif olmak önemli.
İlhan İrem'in bu anlamda ayrıcalığı var. Doksanlı yıllar popüler müzik ortamının
iyice yozlaştığı, yerli yersiz, neredeyse her metrekareye bir pop müzisyenin
düştüğü bir dönemdi.
İlhan İrem ise seksenli yıllarda Pencere (1983), Köprü (1985), Ve Ötesi (1987)
gibi albümlerle müzikal değişimin ipuçlarını vermiş, doksanlı yıllarda ise o
yozlaşmaya ve kültürsüzleşmeye karşı bir tepki olarak içe, evine kapanmış,
müziğinde ise daha radikal, deneysel ve senfonik tatlar arayışına girmişti.
Özellikle sekiz yıl üzerinde çalıştığı, ancak 1994 yılında yayımladığı
Koridor'la farklı bir dönemece giren İlhan İrem, şimdi üçüncü bir yol ayrımında
gibi gözüküyor.
Öncesinden daha mistik bir müziğe doğru yol alan İrem'in yer yer türkü tadında
yorumlarına da rastlıyoruz.
Cennet İlahileri bir iç döküş çalışması sanki. Bir düet ruhu taşıyor. Dolayısı
ile çok samimi. Albüme önemli isimler eşlik ediyor; Klavyede Garo Mafyan,
gitarda Gür Akad, bas gitarda İsmail Soyberk, neyde Volkan Yılmaz, klarnette
Hüsnü Şenlendirici, kemençede Hasan Esen, yaylı tambur-kemanda Ergin Kızılay,
bendir ve perküsyonlarda ise Mehmet Akatay yer alıyor. Miksajda ise en iyi
tonmaister'lerden biri olan İhsan Apça var.
Aşk Kapıları, Sis ve müziği Melih Kibar'a ait olan Bile Bile... Bilmezcesine
albümün en iyi şarkılarından. Sözel anlamda ise Tören adlı şarkı müthiş ve çok
sert.
Kısaca Cennet İlahileri büyük bir aşkı anlatıyor bize.
Aşkı unutanlara belki hatırlatır diye...