İlhan İrem : Çağın Önünde Koşan Adam / Hasan Uğur Epirden
( 03.06.2006)

İLHAN İREM : ÇAĞIN ÖNÜNDE KOŞAN ADAM...
Hasan Uğur Epirden

Tüm parçalarındaki şiirsel sözlerle, muhteşem besteleri, titiz ve olağanüstü zengin alt yapısıyla, kalitesi ülke sınırlarını aşan müziği ve çizgisiyle 1970’li yılların romantik, bir o kadar da uçuk prensi, çağımızın uzak ara önde koşan bir müzik efsanesi olan İlhan İrem’in nihayet beklenen ve özlenen yeni albümü uzun ve titiz bir hazırlık dönemi ardından müzikseverlerle buluştu… Ülkemizdeki yoz müziğe karşın kalite çizgisini, tarzını, prensiplerinden ödün vermeyerek korumayı başaran üç-beş gerçek sanatçımız arasında yer alan İlhan İrem’i bu zorlu günlerinde yalnız bırakmayan  yüzbinleri aşkın koyu ve sadık hayranı bulunmakta.
Bu geniş yelpazede, çok genç bir dinleyici kitlesinin oluştuğunu biliyorum. Ancak onu tanımakla mutlu olacağına yürekten inandığım birkaç milyon müzikseverin daha olduğuna inanıyorum…
Onlar, ne yazık ki, kuşak farkı yüzünden o şansı yakalayamamış, onun müziğiyle buluşamamış, çizgisine varamamış durumdalar !...
Ancak şu bir gerçek ki, yaşı kaç olursa olsun, bulmak isteyen arıyor… Arayanlar ise buluyor !...
Sanatçının bize ulaşmasını beklemek yerine, bizim ona koşmamız, ona yükselmemiz için gayret etmemiz önemlidir.
Unutmamamız gereken, gerçek sanatçıların toplumun daima önünde ve yükseğinde olduğudur...

YENİ ALBÜMÜ GERÇEK BİR HAZİNE
İşte onlar için kaçırmamaları gereken, bulunmaz bir fırsat !...
İlhan İrem’in yeni albümü olağanüstü !...
Müziğimizde evrensel bir harman, gerçekten bir “hazine” olmuş bu albüm !…
Acaip bir şey !...
Beklentilerin ötesinde… Harikulade !...
Müzik ötesi !... Mantıkları zorlayan bir albüm !...
60 Dakikaya sığan, birbirinden güzel parçalar var albümde !…
“Cennet İlahileri” Metafiziğin ve senfonik rock’un dantel gibi örüldüğü, piyasa işi olmamasına rağmen, billur bir akarsu gibi lirik ve duygusal akışıyla dinleyen herkesi sımsıcak sarmalayacak şarkılarla şiirsel ve müzikal bir devrim niteliğini taşımakta…
Klasikleşecek ebedi şarkılarla örülmüş. Evrenin sonsuz hacmı içerisinde, kainatın menzillerini zorlayan gerçek bir ilham kaynağından fışkırmış absürdü gerçek boyutunda veren, anlam ve ifade zenginliği disiplinli bir müzikal yürüyüşle kaynaştırılmış !...
Sadece müslümanlığı değil, bütün dinleri kucaklayıp, içine alan çağdaş ilahiler, bozulmaya ve kokuşmaya başlamış toplumumuzun damarlarına ilahi sevgiyi, aşkı, Allah’ın büyüklüğünü, gücünü ve erdemini zerk etmekte…
Albüm, tüylerimizi diken diken eden “Aşk Kapıları” ile start alıyor… Volkan Yılmaz’ın Ney’i ve Mehmet Akatay’ın bendiri ve İlhan’ın kadife sesi ile daha birinci parçanın introsundan o gizemli, mistik havanın girdabında buluveriyoruz kendimizi… “Allahım aç kapılarını… Allahım aşk kapılarını…”
Gerçek bir sanatçı olarak, daima bulunduğu çağın ötelerinde bir yerlerde bulunan ulvi kişiliğiyle İlhan İrem’in tartışılmaz yaratıcılığı, kalitesi ve titizliği ile eşi Hansu’nun yapıtlardaki duyguları ve derinliği, albümün tüm parçalarında, bir can damarı gibi belirgin biçimde hissediliyor…
Ülkemizin tartışmasız en önde gelen müzisyenlerinden biri olan Garo Mafyan’ın doruklardaki performansını da   yürekten kutluyorum…
Albüme emek veren müzisyenleri ayakta alkışlıyorum…
Elektro gitarını konuşturan Gür Akad, bas gitarist İsmail Soyberk, neyzen Volkan Yılmaz, klarnet ustası Hüsnü Şenlendirici, yaylı tambur ve kemanıyla renk katan Ergin Kızılay, kemençesiyle ayrı bir tat veren Hasan Esen, bendiri ve perküsyonuyla ilahi kapıları açan Mehmet Akatay… Bu içten alkışlarım sizler için !...
Yıllar sonra miksaj odasına böylesine muhteşem dönen İhsan Apça’ya “Hoş Geldin !...” diyorum…
Bu yoz müzik ortamında, bu yapıta ve İrem’lere inanan, sanatın ve kalitenin her şeyden önce geldiğini vurgulayan, “Müzikal Milat” saydığım bu yapıtın yapımcılığını üstlenen, mangal yürekli Mustafa Karahan’a bir müzik menajeri olarak şükranlarımı sunuyor, diğerlerine “Örnek” gösteriyorum…
Albümün aldığı övgüler, yarattığı heyecan ve yüksek satışı,  “Kalite satmaz !...” diyen kısır döngülü otoritelere gerçek müzikseverlerden tokat gibi cevaptır !...


VE İLGİNÇ DİĞER BİR GERÇEK !...
34 Küsür sene çoğunuz onu gerçek bir şair, doyumsuz ve uçuk bir besteci olarak tanıdı ve sevdi… İçinizde onun gerçek bir solist olduğunu vurgulayanlarınız hak ettiğinden çok azdı !...
Albümde, bir vefa örneği göstererek, unutulmaz dostumuz Melih Kibar’ın kapalı kapılar ardında kalan bir bestesine, o ilahi yükseliş bütünlüğüne yakışan sözlerle hayat veren İlhan’ın, “Bile bile… Bilmezcesine…” ismini verdiği parçasında “Şarkıcılık” performansı da tavan yapmış !...
Biz bu filmi daha önceleri başta “Olanlar Olmuş”, “Bir Yıldız”, “Samanyolu” olmak üzere bir çok parçasında da görmüştük !...

KISACA… EFSANE GERİ DÖNDÜ…
İşte bu bir kavuşma anı !...
Şimdi sevmek, sarılmak, sevişmek zamanı !...
Yoz müziğin, anlamsız, basit sözlerle kotarılan ucuz parçaların sörf yaptığı müzik dünyamızda, gurur duyarak, imrenerek dinleyebileceğiniz bir “Master” albüm bu !...
Geleceğin müziğini yaparak klasik olmak ancak bu denli olur !...
Albümü dinlediğinizde doyamayacak, bana hak vereceksiniz !...
Tebrikler İlhan !...
Tebrikler Hansu !...
Beyninize, yüreğinize, seslerinize, ellerinize sağlık !...
Siz müzik dünyamızda bir ayrıcalık, doyumsuz bir bir müzikal doğum evisiniz !...

GÖZLERİMİZ SAHNEDE, KONSERLERİNİ BEKLİYORUZ
Sevgili İlhan !...
Konuştuğum herkesin bir mesajı var sana !...
Seni seven bunca gerçek müziksever konserlerini bekliyor !...
Seninle bütünleşmek, sana dokunmak istiyor !...
Tam zamanı !…
Artık sıyrıl, çık kabuğundan !...
Gönül gözleri henüz açılmayanlar, olağanüstü görüntülerin dışında/uzağında kalabilir…
Sen bizim için mühimsin !...
Bizler içeride, koltuklarımıza oturmuş, gözlerimiz sahnede…
Seni bekliyoruz !...
“Her sevincin, her kederin… En ölümsüz sevgilerin… Sonsuz denen göklerin…
Her şeyin bir sonu varsa… Ayrılıkların da sonu var !...”
“Tamamlanınca eksik kalsa bile bir şeyler !...”