“HİZMET DIŞI”

 

Kara bir yağmur bulutu suskunluk büyütüyor.

Bu boğucu ‘alçak basınç’ bir tufan yaratacak…

Deli Bal’a karışacak gözyaşlarımız.

Sonra o makineyi durduracağız.

Şarkılarımızı atacağız dişlilerin arasına…

Şiirlerimizi, heykellerimizi…

Sahnelerimizi, dekorlarımızı, kitaplarımızı, resimlerimizi atacağız.

Uçuş Brövelerini, stetoskopları, basın kartlarını…

Tasmaları, boyundurukları, prangaları, zincirleri…

Kalbimizi, beynimizi, kendimizi atacağız dönen çarklarına.

Kuyrukları birbirine değmeden pompalayan Hitler kalıntısı binlerce silindir…

Ruhlarımızı kemirerek…

Güzelliğimizi, sevgilerimizi, umutlarımızı öğüterek ilerleyen…

Egzosundan, yalan, ölüm, acılar saçılan geleceğimize…

Hayatlarımızı ezen paslı paletleriyle, o heybetli makinenizi durduracağız.

Karanlık pencerelerinde şeytansı gölgeler...

Dünyaları emen içindeki hücreye…

Fişini çekeceğiz bu  kötücül robotun.

Nefret suçlarıyla mahşer yerine döndürdüğünüz dünya gülümseyecek tekrar.

Mutluluğumuzla beslenen demir Tapir susacak!

Önce yağları dökülecek altından…

Son demlerinde gürültüsü artacak bu yüzden.

Huniler, yağdanlıklar saçılacak dört bir yana… Sarsılacak.

Sonra küçük civatalar çıkacak yerinden…

Ardından daha büyük vidalar…

Pervaneler düşerken kayışlar kopacak.

Zemberek boşanıp, uzaktan kumandalı çarklar, pistonlar da fırladığında

Gözlerim sizi arayacak isli dumanların arasında.

Muhtemelen kaçıyor olacaksınız masumiyetimizden…

Bombalayıp katlettiğiniz kilometrelerce uzaktaki ülkelerin insanları…

Ölü çocuklar peşinizde olacak.

Köşe-bucak sıvışacak dolar seccadeli hizmetçiler…

Akışkan ‘t-1000’ gibi terninatör’deki…

Yerlerdeki yağlar yeni bir makine  arayacak yeniden varolmak için.

Duyacaksınız, sadece şarkılarımız olacak.

Çin seddi gibi uzaydan görünecek ölü makineniz.

Biri birilerinin acımasızlığını hatırlatırken…

Öteki vahşetin kendisi olarak çiçeklenecek suların altında.

Sizin tozunuz bile buharlaşacak oysa.

Kitap sayfalarında uçuşan öykülerimiz, sonsuzlukta şarkılarımız…

Yekpare aynadan dekorlarıyla kırmızı kadifeli perdeleri açılıp kapanacak kainatın.

Ne kuliste ne fuayede ne de seyircilerin arasında yeriniz olmayacak.

Homurtularla yere kapaklandığında o metal yaratığınız…

Devasa bir “Hizmet Dışı” tabelasıyla üzerinde, doğru müzeye…

Dünyanın çivisini çıkaran kuklalar olarak tarihe geçtikten sonra…

Tekrar sahneye çıkabilmek için;

Gitarlarımızın kaposu, piyanolarımızın akort çivisi olmaya bile fit olacaksınız.

Hayır!

O makine duracak / siz gideceksiniz.

Şarkılarımızı söyleyip döneceğiz…

Biz.

 

Işık ve sevgiyle…

İlhan İREM

Aydınlık Gazetesi

(16 Haziran 2012)