KÖPRÜ VE ÖTESİ; NERESİ? İLHAN İREM'LE YENİ LP'Sİ ÇIKARKEN
Stüdyo
imge: 1974 senesinde akılda kalıcı sözlerin ve müziklerin kolay
armonilerle süslendiği şarkılarla belki de sizi bile şaşırtan bir çıkış
yaptınız. Kanımızca İlhan irem'in kendisiyle ve dinleyicisiyle tanışma ve
kararsızlık devresinden sonra ısrarla duygusal şarkılara yönelerek Türkiye'de
yeni romantizmin kapısını araladınız. Ancak 1980'li yıllara kadar oluşturduğunuz
yapıtlar size duyarlı bir gençlik kitlesi tarafından olumlu kıpırtılar
alsa da, bu tepkiler sizi on yıldır kendi ekolünüzde en başta götürmeyi
sağlasa da, Türk Pop Müziği'nin evrenselliğe açılacak yolunu zorlayamıyor,
belirli kesimlerden beklenilen yanıtı alamıyordu. Ancak 1980'den bu yana özellikle
"Olanlar Olmuş" şarkınızdan başlayarak gitgide zorlaşan
armoniler, şarkı sözlerinde belirgin ozansı çaba, süreleri uzayarak
senfonik bir yapıya dönüşmeye başlayan şarkılarınız size evrensel
platforma doğru açılımın ilk ışıklarını yaktı. 1970'li yılların başından
bu günlere yelpazelenen bu gelişimin su yüzünde olmayan hatlarını açıklar
mısınız?
İlhan
İrem: 1972 senesinde henüz on altı yaşındayken belirlediğim
'Genel Ana Amaç' dışında ilhan İrem olarak yaptığım hiçbir oluşum
belirli bir program mekanizmasının sonucu değildir. Genel Ana Amaç şuydu:
Yalnızca kendi sözlerim, kendi müziğim ve kendime özgü bir anlatımla bir
İlhan İrem Ekolü'nü oluşturmak bundan ötesi sanatçının deneyimleri;
gelişen sözel ve müzikal yapısıyla kendini aşma çabaları sanırım.
Hammadde varsa, derine daldıkça yeni cevherlerin bulunması, ya da yükseklere
çıktıkça görüş açısının genişlemesi diyebiliriz. Ben yalnızca üretiyorum
ve deşarj oluyorum. Kalıcı olma tutkusu ise ilk günden bu yana bir gölge
gibi beni peşinden sürüklüyor. Kalıcı olmanın sırrının hemen çiklet
oluveren 'tingildek' şarkılarda değil, duygu ve tekniğin doruklarda bütünleştiği,
her dinleyişte yeniden keşfedilen şarkılarda olduğunu anladım zamanla...
Stüdyo
imge: Bu sözlerinizin amacı ilk zamanlarda sizin deyiminizle
"tingildek" şarkılar yaptığınızı anlatmak ve günah çıkartmak
mı?
İlhan
İrem: Tüm yaşam ilişkilerimde inandığım tek yol içtenliktir. O gün de,
bugün de yaşadıklarımla içime dolanları döküyorum... "Boşver
Arkadaş" o günkü llhan'dı. "Pencere" bugünkü ilhan'dır.
Aradaki gelişimi ise siz benden iyi anlattınız. Ancak burada içtenlikle bir
saptama daha yapmalıyım: İlk çıkışım olan "Boşver Arkadaş"
ulaştığı çok büyük satış çizgisiyle sloganlaşmasından ürktüğüm ilk ve tek şarkı olmuştur. Oluşturacağım
"Romantik ilhan lrem"in ekolünü perdelemesinden ürkmüştüm. Gerçi
bu şarkının hemen ardından tümüyle duygusal yapıtlanma yönelmiştim.
Korkularımı ama bu günlerde olmasa dahi o günlere ilişkin olarak haklı çıkardı.
Eskiden açık seçik, şimdilerde sertleşen gizli bir anlatım içinde
duygusal şarkılar söylüyorum. Çünkü yaşamdaki tüm sorunların sevgiyle
çözüleceğine inanıyorum. Sevgi anlayışım daha kapsamlı bir boyuta ulaştıkça
genişleyen görüş açımla, deneyimlerim bütünleşerek evrenselliğin
pencerelerim tıkırdatan yapıtlar oluşturmama neden oluyor...
Stüdyo
imge:
Sözü "pencere'ye siz getirdiniz. 1983 yılında oluşturduğunuz
"Pencere" Türk Pop'u için alışılagelmemiş bir yapıttı. Değişik
kesimlerden olumlu tepkiler almanıza karşın bazı kesimlerce de eleştirildiniz.
Çünkü "Pencere" bir albüm boyu süren kesintisiz müzikal yapısıyla
bir öyküyü İçeriyordu ve Pink Floyd'dan gizli ve açık izler taşıyordu;
neydi "Pencere"?..
ilhan
irem: Daha öncede
söylediğim gibi ben yalnızca üretiyorum ve deşarj oluyorum ve bana yöneltilen
olumlu ya da olumsuz eleştirilere aldırmıyorum.
"Pencere"
hem bir nokta, hem bir başlangıçtır. On yıllık sanat yaşantımın en uç
noklası... Ve daha sonraki yıllarımın başlangıcı... Kırk sekiz dakikalık
kesintisiz bir yapı içinde 16 bölümden oluşan "Pencere", yöreselle
evrenselin sentezi ile senfonik bir anlatıma yöneldiğim -gerçek anlamdaki-
ilk çalışmaydı. Yılların birikimde müzikal eşlik, sade bir simgeselliğe
şarkı sözleri şiirselliğe, müziklerim ise akılcı bir kıvraklığa ulaştı
sanıyorum. Dediğim gibi "Pencere" bir başlargıçtı. Bu günlerde
sözleri yayınlanacak "Pencere... Köprü... Ve Ötesi.." adlı öykümün
ilk bölümü. Bu öykünün ikinci bölümünü oluşturan "Köprü"
adlı uzunçalarım, bu ay, üçüncü ve son bölümü olan "Ve Ölesi"
ise yılbaşından sonra çıkacak. Bu trilogy tamamlandığında
"Pencere"de doğumla başlayan 'sarkastik' bir düşünce köprüsüyle
uzaya açılan öykünün, yaklaşık 150 dakikalık müzikal anlatımı da
tamamlanmış olacak...
Stüdyo
İmge:
"Köprü" de doğunun mistik havasıyla batının sert
ritimlerinin kaynaştığı gözleniyor. Sıkça kullanılan Türk çalgılarıyla,
doğal efektler batısal anlatımı ısıtma çabaları gibi geldi bize. Ne
dersiniz?
ilhan
irem:
Söz efektlerden açılmışken bir önceki sorunuzdaki
"Pencere" ile ilgili 'Pink Floyd çağırışımı eleştirilerim yanıtlamak
istiyorum. Dünyanın bir çok yerinde beyinlerinin Içınden çıkan yapıtlarını
ancak sorumlu bir dikkatle dinlediğimizde algılayabildiğimiz birçok sanatçı
var. Pink Floyd'dun beyni Roger Waters da bunlardan birisi Alan Parson bir başkası,
Ravi Shankar bir başkası, İlhan İrem, Mazhar Alanson, Ümmü Gülsüm, Zülfü
Lİvaneli, Dede Efendi say, say, say... Tüm sınırsal boyutları zorlayarak
evrensel bir anlatıma kanat açan ya da kanatlanmaya çalışan bir çok sanatçı
var dünyada. Bu sanatçıların evrensel boşlukta -ya da dolulukta- zaman
zaman aynı çizgide buluşmaları doğaldır. Ben "Pencere" de
"Dünya" adlı şarkıda yer alan helikopter efektlerim veya
"Gece Yolculuğunda adımları simgeleyen klavye vuruşlarım evrensel
buluşma olarak nitelendiriyorum. Gelelim "Köprü"ye: "Köprü"
"Pencere"nin sonundaki ölümün başladığı yerden yola çıkılan,
gizemli, düşündürücü, 'sarkastrik' bir 'öteki dünya' yolculuğu. Daha
derinleştiğine inandığım sözel ve müzikal yan, iki aşırı uçla
yukanlara doğru çekişliriliyor. "Köprü", bir uçta daha bizden,
diğer uçla daha batı'dan. iki düğüm arasına gerilmiş bir iple daha
uzaklara atmayı tasarladığım taş bence. Albüm boyunca süren gizemli anlatım
içinde minicik bir ana fikir saklı. Yaşadığımız her olay bir sonraki
olaya köprüdür. Doğru kurulmuş köprülerle güzel günlere, yanlış
kurulmuş köprülerle kötü günlere varırız, "Köprü"deki bıyık
altından güldüren ya da duygulandıran şarkılar hep bu eldiven içinde
sunuluyor dinleyiciye ve eldiveni çıkarmak çıkarmamak, anlamak anlamamak
dinleyicinin sorunu bence.
"Köprü",
tüm saçma takılmaların uzağında anlaşılması gereken bir yapıt. Kolay
anlaşılmak için dinleyicilerime tekerlemeler dizişi sunmuyorum. Oluşturduğum
şarkıları ve düşünce yapımı daha iyi anlatabilmek için kitap yazacak
kadar saygılıyım onlara. Şimdi iki şey söylemek istiyorum; Birincisi, Hiç
bir anlaşılma sorunum yok. Dediğim gibi beni dinleyenlere bir eldiven ve bir
el veriyorum. Eldiveni çıkarıp, avucumdaki yaşam çizgilerimi araştırmak
onların bileceği iş... İkincisi, Türkiye'de kapkaççı ve kolaycı, alıcı-verici
sanat(!) mekanizması yüzünden gerçek beyinsel üretimler uzun bir zaman
yolculuğu sonrasında hedeflerine ulaşıyorlar, bu nedenle, kendimi ayağına
batan taşlar her geçen gün azalan bir maraton koşucusuna benzetiyorum.
Stüdyo İmge: Son bir soru: sizi çok yönlü bir sanatçı olarak tanıyoruz. Şiir ve beste çalışmalarınızın yanına, yazarlık ve resim çalışmaların katma çabasındasınıız. İlgi alanlarının değişik yönlere kayması İlhan İrem'in özellikle şîir ve beste ürelimlerinde bir potansiyel kaybına neden olmayacak mı?
ilhan
İrem: Çok yoğun duygular içinde oluşum önce uzun şarkıları
doğurdu, daha sonra da öyküler geldi. Şimdilerde her gece sabaha kadar en az
iki-üç beste yapıyorum. Bazen bu bestelerin sayılan inanılmaz boyutlara ulaşıyor.
Bir gece, sözü İle müziği île on İki beste yaptım ve "Pencere"
de yer alan şarkıların beş tanesi aynı gece yapılan şarkılardan oluştu.
"Dünya", "Sevecen", "Terazi", "Ne
demekse" ve "Yaşlılık Penceresi" hep aynı gecenin ürünleri.
Son zamanlarda beste yaparken gözümün önüne gelen vizyonları anlatmaya şiirler
besteler ve öyküler yetmeyince resim yapıyorum. Kısacası öyküler ve
resimler ana duygu yatağından taşanların uzantıları. Yalnızca kendi şiirierimi
ve bestelerimi yorumluyorum. Çünkü ben öldükten sonra da yaşamasını İstediğim
bir İlhan İrem Ekolü'nün duvarlarım örüyorum. Ve ancak benim tuğlalarım,
benim harçlarım ve benim emeğimle yapılan duvarların, beni en güzel
anlatacağına inanıyorum. Yine de, yüreğime nerden girdiğini bilemediğim,
çağdaş şairlerin şiilrlerinden oluşan bir albüm yapma tutkusunu
gizleyemeyeceğim...