İlhan İrem 3.bölüm
İlhan İrem'den aldığımız son mesajı sizlerle paylaşırken merak da ediyoruz acaba sorulara yanıt olarak mı kabul etmeliyiz bunu, yoksa yeni bir sırra açılan geçit olarak mı? Neyse sözü uzatıp işi arap saçına çevirmeyelim..İşte sanatçıdan elimize ulaşan son yazı...Bu arada son sorumuzun bir hayli uzun olduğunu da farkettik, ama ne yapalım her zaman böyle bir fırsat ele geçmiyor!

( ... )
Sonra kızlardan biri öne çıktı... Balık etinde bir melez ;
- “ Kar nasıl bir şey “ dedi, bana onu anlat ! Yumuşak mı ? Beyaz mı ? Parlak mı ?..”
- “ Yumuşak, beyaz, parlak ve soğuk !”
- “ Nasıl ?”
- “Yağmur gibi işte... Ama daha sessiz, daha sakin. Yüzüne konduğu an ölüp dağılıveren kelebekler kadar kırılgan, beyaz ve soğuk.”
- “.........? !”
- “ Şaşarsın, bir gecede dağ tepe yığılır... Kartopu oynarız, kardan adam yaparız dev boyutlarda.”
-“.........? !”
Rahibe Maria üç yaşından beri buradaydı.
Çam hışırtılarından, sincap kavgalarından, vahşi gece çığlıklarından öte bir melodisi olmamıştı hiç !
Usulca ayağa kalktı sandalyesinden ;
- “ Efendim” dedi, “bana denizi anlatır mısınız ?”
- “Mavi ipek geceliğini giy ve danset ! Kendinden geçip derinleştiğinde, sonsuzla çarp uçuşan eteklerini... Yetmez ! Islaklık ve rüzgar da var !”
- “Mavi mi ? Gökyüzü gibi ! Sonsuz ? !”
- “Evet... Umut ! Kıyıları kirletilmiş uzak beklentiler...
- “.........! ?”
Gece Perisi gündüzü sordu.
Yıldızlar sabahlardan, balıklar karadan habersizdiler.

VE ÖYLECE BİR ZAMAN GEÇTİ !

Sonra sular yükseldi...
Balıklar karıncaları yedi.
Tekrar alçalınca sular...
Balıkları yedi karıncalar !
Işık ve sevgiyle... İlhan İrem