Gece uçurumları
"Seni Seviyorum" adı verilmiş albüm, hem bildiğimiz İlhan İrem
sound'unun bir devamı gibi hem de değil. Sanatçının 1983 yılından beri peşinde
olduğu, "yalnızca on küsur şarkının bir araya gelip oluşturduğu bir
albüm değil de, başı sonu olan bir hikâyenin anlatıldığı, şarkıların
birbirine eklendiği ve birbirlerini destekleyerek güçlendirdiği bir albüm
yapma" fikrinin çağdaş bir devamı bu albüm de. Hem bunu becerip, hem
de her biri tek başına ayakta durabilen şarkılara imza atabilen tek sanatçıydı
zaten İlhan İrem. Bu albümde de böyle olmuş. Her şarkı, çok özen gösterilerek
oluşturulmuş bir bütünün, bir dünyanın ayrılmaz bir parçası olarak
yerini almış. Ama aynı zamanda, aradan çekip aldığınız, dinlediğiniz
her şarkı tek başına da var olmayı sürdürüyor. Yalnız kaldıklarında
hiçbir şarkının boynu bükük değil. Hatta, "Alaca Tüylü Kuş"
gibi, kendinizi, sanatçının 70'li yıllarındaymışsınız duygusuna kaptırabildiğiniz
şarkılar bile var. Bir mucize gerçekleştirmiş İlhan İrem. Hiçbir dönemini
reddetmeden, saklamaya ve unutturmaya çalışmadan bir albüm yapmaya girişmiş
ve belki kendisinin bile ummadığı kadar başarılı bir sonuca ulaşmış.
Bugüne kadar bağlı olduğu prensiplerinin her birini de titizlikle korumaya
devam etmiş üstelik. Bütün şarkılar yine kendisinin, ilk gününden beri
başkasının şarkılarını söylemiyor İlhan İrem. Yine çok sevdiği Özdemir
Asaf'tan ("Korku") bir şiir bestelemiş. Hansu İrem'in katkısı ise
bu sefer epeyce olmuş. Bu da hep istenir ama çok zor becerilebilir bir şeydir;
birlikte yaşamayı, birlikte üretmeye de dönüştürebilmiş İrem çifti.
Aykut Gürel ile dünyası çok uyuşan ve onunla birlikte çalışırken rahat
ettiğini hep bildiğimiz, duyduğumuz İlhan İrem, bu sefer Garo Mafyan ile
birlikte çalışmış. 'Of Aman' Nalan, Yeşim, Nadide Sultan diyerek Türk
Popu'nun dört bir yanını gezmiş olan Garo Mafyan, iş değecek bir noktaya
geldiğinde, geri kalan her şeyi elinin tersi ile itip, İlhan İrem'in dünyasını
karış karış işlemeye karar vermiş; Berç Yenal, İsmail Soyberk, Ercan
Irmak gibi devlerin; Ergin Kızılay, Ahmet Kadri Rizeli, Cengiz Ercümer gibi
üstadların eşliğinde. Ney, tanbur, ud ve kemençe ile (kelimenin mutlak
anlamı ile) 'oya' gibi işlenmiş bu albüm, 'world music' dendiğinde, etnik
melodi ve deyişleri alıp, diskoteklerde çalınabilecek bir hale getirmeyi
anlayanlara da yol gösterecek, ders olacak nitelikte. Dışarıdakilerin yere göğe
koyamadığı (ki bizim de böyle yapmamız gerek) Ömer Faruk Tekbilek'in büyülü
ve hüzünlü dünyasına da bir kapı açıyor bu albüm.
Bildim bileli İlhan İrem'le sarmalanmış olmaya hiç itiraz etmeyen ben ise
en ön saflarda yerimi aldım bile. Ben ve yanımdakiler yüksek sesle bağırmaya
devam ediyoruz: Seni seviyoruz.