GELECEKTEN ANILAR
Evirip çevirdi isteksizce... Morarmış parmaklarını birleştirip, içine soktu rasgele !
Cumhuriyetlerinin onurlu parlayışlarını, güdük yüreklerinde hiç hissedememiş...
Hiç anlayamamış birileri...
Aşağı doğru inen merdiven ve paspas etmişler yarınları !
Ne istendiyse vermişler, tereddütsüz !
Yeni dünya korsanlarının saldırılarından geri çekilip, aşağılık kompleksli teslimiyetlerle...
Müstemleke körfezlerine sığınan, efsanevi bir uzay gemisi !
Sonsuz mavi yolculuklara gönüllü, gizil bir mürettebatla kıpırdayacak yerinden !
Senin çürümüş gül kokulu tükenişlerin ve kendinden kopuk çaresizliğin bizi hiç bağlamaz...
Ki, sunduğun geleceğe gülüyor ölü çocuklar !
Acil Önlem Planı gerekir...
Geçmişe dönüp, yeniden tarasınlar tercihlerini, içimizdeki yabancılar !
Kaybettiğimiz künyemizi, kör inançları gereği...
Ulusal değerleri daha önce hiç düşünmemiş, yaşam acemisi birileri...
Bu kar kıyamet arasında bulup, sahiplenip...
Üç paraya satarsa...
Ne yapacağız o zaman ?
Nasılsa, evrensel dünya ve kainat insanlarıyız diye...
Köklerimizin yeşerdiği satışlı toprakların hesabını sormadan...
Başka koordinatlara doğru, sonsuz bir hoşgörü içinde uçuşmalı mıyız ?
Hayır !
Bütün anılar ve bu coğrafyada özgürce büyüyecek çocuklar bir yana...
Mustafa Kemal in, tüm emperyalist, hoyrat derebeyliklere pabuç bırakmayacak...
Tükenecek çağların ötesinde yaşayacak, yaşatılacak bir kutsal emaneti var !
Demokrasi... Sonsuz özgürlük...
Evrensel rüzgarlarla olağanüstü güzelliklere kanatlanmak daha sonra !
Kıyıda köşede unutulmuş hiçbir vefa borcunuz kalmadığında o kutsal maviliklere...
Hafifleyip, havalanacaksınız !
İki resim düştü karanlıklara...
Birinde, yoksunuz hiçbiriniz !
Diğerinde ;
Gecikmiş, aydınlık hatırlayışlar içinde...
Yoksunuz yine !
Bütün dünya Savaşa Hayır diyor.
Petrole sıvanmış o Bush bunu anlayamaz !
Kuduruk imparatorluk kendi başını yiyene kadar,
Arsızlığın en iğrenç renklerini dışkılayacak dünyaya.
Kimselere insanlık ve onur satışlı vekaletler verilmediğine göre ;
İnce / kalın, sünnetli bıyıklardan...
Yalancıktan çağa ayak uyduran zarif kapanışlardan...
Dışa bağımlı ümmet muhabbetlerinden arınıp, soyunmalı acilen !
Utançla kapatıp, havuzun kenarına koydu kitabı.
Sağ eli asırlarca üstünde kaldı...
Öylece daldı !
Rüzgar...
Henüz basılmamış, çok eski tarihli bir gazete sürükleniyordu Ölü Çocuklar Parkında.
Uçtu...
Uçtu...
Uçtu...
Güvercin kanatlarındaki kızıl dünyaya yapışıp kaldı bir süre...
Sonra, sayfa sayfa döküldü yere.
Dalgalanan ay-yıldız...
Altında çatık kaşlı kurtarıcı...
Ve sekiz sütuna manşet ; BU TEZKERE TARİH YAZACAK
Okudu onbaşı, güldü belirsizce !
Soğuktu !..
Karlar sessizce yığıldı kapılara...
İçerde ve dışarda hayat belirtisi yoktu !
Hangi çağda yaşadığından habersiz, uyudu...
Rüyasında, pul kanatlı başıboş ruhlar...
Ve gülüşen çocuklar gördü.
Ölgün beyazlıkların yalnızlık pembesi sonsuzluklarında
Büyülü şarkılar dönüyordu, yaklaşarak.
Bahara soyundu sevecenler...
Çırılçıplak süzüldüler geleceğe...
Öylesine yalnız... Ve kalabalık !
Keçi kılından çaresizliğini çekti üstüne onbaşı...
Hayırdır inşallah dedi.